Yukarıdaki cümle Camus’ye göre Nietzsche’den sonra belki de en büyük Avrupalı yazardır dediği metafizik profesörü, varoluşçu düşünce içerisinde anılması gereken önemli filozof José Ortega y Gasset’ a aittir. Tıpkı diğer varoluşçu düşünürler gibi, insan söz konusu olduğunda, varoluşun özden önce geldiğini söyler. Ona göre, taşa bir varoluş verilmiştir, onun olduğu şey olması için çarpışması, mücadele etmesi gerekmez. Oysa insan, içinde bulunduğu her anda, varoluşunu yeniden yaratmak, özünü belirlemek durumundadır. Ortega y Gasset’ye göre çağın insanının görevi, dünyayı aklın değil, yaşamın bakış açısına göre yeniden düzenleme yolunda uğraşmaktır.
Akıl para kazanmayı, savaşarak toprak elde etmeyi, insan memnuniyeti için binalar dikmeyi öngörebilir…Peki yaşam bunun neresinde?
Ruh ve fizik bütünlüğü içerisinde sosyo-kültürel bir varlık olan insan için en elzem şart sağlıklı ve sürdürülebilir yaşamdır. Bu anlamda insanın yaşamını sürdürdüğü bina kadar bina çevresi ve yeşil-açık alanlar da önem arz etmektedir. Bu da peyzaj mimarlığı mesleğinin çalışma alanıdır. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi de üye ülkelerin ve Türkiye‘nin 20 Ekim 2010’da imzaladığı, peyzajı değerlerin korunmasına yönelik bir anlaşmadır. Bu sözleşmenin imzaya açıldığı tarih olan 20 Ekim de ‘’Uluslararası Peyzaj Günü’’ olarak ilan edilmiştir AB tarafından.
Avrupa Konseyi Peyzaj Sözleşmesi sözleşmeye taraf tüm ülke topraklarında geçerli olup, doğal, kırsal, kentsel ve kent çevresindeki alanları kapsar. Sözleşme kara, iç sular, deniz alanlarını, sıradan veya bozulmuş peyzajlar kadar çok iyi durumdaki peyzajları da içerir. Sözleşmeye taraf olan ülkelerin her biri “peyzajı kendi mevzuatlarında insanların çevrelerinin önemli bir bileşeni, paylaştıkları kültürel ve doğal miras çeşitliliğinin bir ifadesi ve kimliklerinin temel bir özelliği olarak kabul edeceklerini taahhüt ederler” (Sözleşmenin 5.a maddesi).
Sözleşmede peyzajın kültürel, ekolojik, çevresel ve sosyal alanlarda önemli bir kamu yararı işlevi gördüğü, ekonomik faaliyetler için yararlı bir kaynak oluşturduğu, uygun bir biçimde korunmasının, yönetilmesinin ve planlanmasının, yerel kültürlerin oluşmasına katkı sağlayabileceği belirtilmektedir. Sözleşmede aynı zamanda, peyzajın her yerde insanların yaşam kalitesinin önemli bir parçası ve bireysel ve sosyal refahın kilit unsurlarından biri olduğu vurgulanmaktadır. Peyzajın korunması, yönetilmesi ve planlanmasının herkes açısından hak ve sorumluluklar getirdiği belirtilmektedir.
Avrupa Konseyi Peyzaj Sözleşmesi sözleşmeye taraf tüm ülkelere böyle ciddi sorumluluklar getirirken peki biz Kuzey Kıbrıs olarak neredeyiz diye düşünürsek, durum pek iç açıcı değil. Peyzaj mimarlığı mesleğinin hem tanınırlığı hem işlevselliğinin bilinirliği açısından sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Zira İklim Krizi artık kapımızda değil, eşikten içeri girdi. İklim krizinin etkisini bir nebze de olsun azaltabilecek disiplinlerarası bir meslek grubudur peyzaj mimarlığı. İnsan-doğa-kültür üçgenini sürdürülebilir şekilde bir araya getirip tasarım yapma ehliyetine sahip bir meslektir. Tabi bunun için de halkın ve devletin bu meslek grubunu tanıması, meslek disiplini olarak hak ettiği değeri vermesi çok önemlidir. Çünkü insan, içinde bulunduğu her anda, varoluşunu yeniden yaratmak, özünü belirlemek durumundadır Gasset’in dediği gibi, bunun için çabalamak-uğraş vermek bunu talep etmek durumundadır. Gelişmiş ülkelerdeki insanlar bunu yapıyor.
Gelecek için, sürdürülebilirlik için peyzaj ve peyzaj mimarlığı diyor; ilk sözü son söz yaparak yazımı bitiriyorum:
‘’Peyzajsız bir insan bir hiçtir’’
Dr Gülizar Eroğlu
KTMMOB Peyzaj Mimarları Odası Başkanı
Çevre Eğitimi ve Yönetimi Uzmanı
Kaynakça: https://rm.coe.int/council-of-europe-landscape-convention-educational-booklet-turkish/1680a02644