Türkiye’nin aydınlık yüzü Sunay Akın diyor ki:’’ Fransızca bir sözcük olan ‘’Müze’’ kelimesi “ilham Perisi” anlamına gelmektedir. Yani bir toplumun ne kadar çok “Müzesi” varsa, o kadar çok “ilham Perisi” vardır demektir. Onlar toplumların hafızaları, bellekleridir. Klasik anlamıyla örtüşmese de, sahip olduğu biyolojik çeşitlilik nedeniyle belki de dünyanın hafızaları, bellekleri olarak tanımlayabileceğimiz dünyanın doğal zenginlik müzeleridir onlar. Birçok şiire, şarkıya, romana vs ilham olmuşlardır kendileri veya içinde barındırdıkları ile. Sözleri Hacı Taşan’a müziği Neşet Ertaş ‘a ait ‘’Allı Turnam’’ (https://www.youtube.com/watch?v=DJwYQsop2mU) türküsü bu müzelerde yaşayan filamingolardan alınan ilhamın ürünüdür..
Evet, tahmin ettiğiniz ve/veya etmediğiniz üzere Sulak Alanlardan bahsediyorum. Bu mucizevi oluşumlar dünya yüzeyinin sadece %6’sını kaplamalarına rağmen, dünyadaki tüm canlı türlerinin %40’ını ve tüm hayvan türlerinin %12’sini barındırırlar. Doğal işlevleri ve ekonomik değerleriyle yeryüzünün en önemli ekosistemleridir onlar.
- Yeraltı sularını besleyerek veya boşaltarak, taban suyunu dengeleyerek, sel sularını depolayarak, taşkınları kontrol ederek, kıyılarda deniz suyunun girişini önleyerek bölgenin su rejimini düzenlerler.
- Bulundukları yörede nem oranını yükselterek, başta yağış ve sıcaklık olmak üzere yerel iklim elemanları üzerinde olumlu etki yaparlar.
- Fırtınalardan koruma, iklim değişikliği kontrolü gibi işlevleri vardır.
- Tortu ve zehirli maddeleri alıkoyarak ya da besin maddelerini (azot, fosfor gibi) kullanarak suyu temizlerler.
- Tuzlu su girişini ve erozyonu önlerler.
- Tropikal ormanlarla birlikte yeryüzünün en fazla biyolojik üretim yapan (en yüksek oranda oksijen üretimi dahil) ekosistemleridir.
- Başta balıklar ve sukuşları olmak üzere gerek ekolojik değeri, gerekse ticari değeri yüksek, zengin bitki ve hayvan çeşitliliği ile birçok türün yaşamasına olanak sağlarlar.
- Yüksek bir ekonomik değere sahiptirler. Balıkçılık, tarım ve hayvancılık, saz üretimi, turizm olanaklarıyla bölge ve ülke ekonomisine önemli katkı sağlarlar.
Doğanın sigortaları ve/veya Doğanın böbrekleri olarak da görülen sulak alanlar bataklıklar, turbalıklar, taşkın düzlükleri, nehirler, göller, tuzlalar, mangrovlar, deniz çayırı yatakları, mercanlar, gelgit anında altı metreden derin olmayan deniz kıyısı gibi doğal; atık su arıtım gölcükleri ve rezervuarlar gibi insan yapımı(yapay) alanları da kapsarlar. Doğal veya yapay, sürekli veya mevsimsel, suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu tüm su kütleleri sulak alan olarak tanımlanmaktadır.
Tarihsel süreç incelendiğinde, ilk insan yerleşimlerinin deltalar, taşkın ovaları, göl ve akarsu kıyıları gibi sulak alanlar olarak tanımlanan yerlerde yoğunlaştığını görmekteyiz. Mısırlılar, Mezopotamyalılar gibi pek çok topluluk binlerce yıl sulak alanlarla iç içe yaşamış, her yıl yenilenen verimli taşkın ovalarında tarım ve hayvancılık yapmışlar, sazından, balığına ve kuşuna sulak alanların sağladığı olanaklarla büyük medeniyetler kurmuşlardır. Tarih boyunca su kaynaklarını koruyup, iyi yöneten iktidarlar üretimlerini dolayısıyla güçlerini arttırmışlar, tersi durumlarda da su kaynaklarını kötü yönetenler, üretimlerini düşürmekle kalmamışlar, su ve toprak kaynaklarını da yitirmişlerdir. Mezopotamya uygarlıklarının ortadan kalkmasını, bugün tarihçiler tamamen su kaynaklarının kötü yönetilmesine bağlamaktadırlar .Toprak, su, bitki ve hayvan türleri gibi fiziksel, biyolojik veya kimyasal elemanlardan oluşan bu alanların ekolojik ve ekonomik işlevleri çok önemlidir.
Yüzyıllardır milyonlarca insanın ölümüne yol açan sıtmanın kaynağının sivrisinek olduğu 1890`lı yıllarda öğrenilince durum değişmiş sulak alanlar önemini yitirmiştir. Önceleri sadece sıtma hastalığını önlemek için başlayan sulak alan kurutma çalışmaları, gelişen teknoloji ile birlikte yeni tarım alanları elde etme amacına yönelmiş, sazlık ve bataklıkların yanısıra taşkın ovalarını ve gölleri de kapsayarak artarak devam etmiştir. Bu süreçte, Akdeniz ülkeleri sulak alanlarının %70` ine yakınını kaybetmiştir. Ancak sulak alanların kurutulması sonucu elde edilen arazilerin pek çoğundan istenilen tarımsal üretime erişilemediği gibi; bir kısım yerlerde de tuzlanma, turbaların yanması, rüzgar erozyonu gibi nedenlerle kısa zamanda verimsizleşmiştir. Ayrıca, yörenin su rejiminde meydana gelen bozulmalar ve iklimsel değişmelerin yanı sıra; bir çok canlı türünün neslinin tehlikeye düşmesi ya da tamamen yok olması gibi telafisi mümkün olmayan sorunlar ortaya çıkmıştır. Örneğin 1970’li yılların sonunda tarım arazisi elde etmek amacıyla kurutulan Avlan Gölü ve çevresinde tam anlamıyla çevre felaketi yaşanmıştır. Yaklaşık 10000 kişi Elmalı ve Korkuteli’n den Antalya ya göçmek zorunda kalmıştır. Göl yok edilince Avlan gölünün ılıman etkisi, iklim düzenleyici etkisi kaybolmuş, elma ağırlıklı meyve bahçelerinin çoğu kurumuş, dünyanın en meşhur sedir ormanları yok olmaya başlamıştır. Uzun uğraşılar sonucunda Avlan Gölü yeniden eski haline dönüşmeye başlamıştır. Bir sulak alanı yok etmek kısa sürede mümkündür ama yeniden doğal haline getirmek yıllarca sürecektir. İklim değişikliğinin insanlar ve yaban hayatı üzerinde etkileri arttıkça sulak alanların hızla değişen koşullara uyum yeteneği vazgeçilmez bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. 02.02.2023
KTMMOB Peyzaj Mimarları Odası
Yönetim Kurulu (a)
Dr. Gülizar Eroğlu
Oda Başkanı

